31 Ekim 2016 Pazartesi

Onlar çok fakir. Beş kişi bir sigarayı içiyorlar.

Polis esrar kullanıldığı ihbarı üzerine bir eve baskın yapmış.
Pazardan evine dönmekte olan yaşlı bir kadın evinin önündeki polisleri görünce merak edip sormuş:
-Evladım. Ne var? Bir şey mi oldu?
Polis cevap vermiş:
-Teyzeciğim. Karşı binanın dördüncü katında oturanlar içilmesi yasak olan otlardan içiyorlarmış.
Kadın çok şaşırmış.
Gözlerini aça aça konuşmaya başlamış.
-Olur mu öyle şey polis oğlum. Bunda bir yanlışlık olmalı. O evde oturan gençler çok fakir çocuklar.O kadar fakirler ki bazen balkona çıktığımda görüyorum, bir sigarayı beş kişi içiyorlar.


Başka bir fıkra okumak için lütfen tıklayınız.

30 Ekim 2016 Pazar

Politikacılar ve kuşlar neden birbirlerine benzerler?

İki yaşlı adam parkta oturmuşlar güvercinlere yem atıyorlardı.
Biri bir süre dalgın dalgın kuşlara baktıktan sonra konuşmaya başladı:
-Biliyor musun arkadaşım, şu kuşlara ne zaman yem versem hep politikacılar aklıma geliyor.
Diğer adam duydukları karşısında şaşırdı:
-Allah allaaaah! Neden ki?
İlk konuşan adam cevap verdi:
-Ne zaman karınları acıksa ve yem isteseler ayaklarımızın dibine kadar iniyorlar ama karınları doyup havalanınca hemen kafamıza sıçmaya başlıyorlar.

Başka bir fıkra okumak için lütfen tıklayınız.

29 Ekim 2016 Cumartesi

Çıkarın bu adamın üzerindeki derviş elbisesini.

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman peygamberin yanına giderek bir dervişi şikayet etmiş.
Hz. Süleyman kuştan bir dervişin onun kanadını kırdığını duyunca hemen dervişi yanına çağırtmış.
Derviş gelince de ona sormuş:
-Sen niye bu kuşun kanadını kırdın?
Derviş cevap veriyor:
-Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim.
Ona doğru yaklaşınca kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.
Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım.
Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o sırada kanadı kırıldı.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa dönüp sordu:
-Şimdi, bu adam da haklı.
O sana gizlice sana yaklaşmamış.
Sen niye kaçmadın?
Kuş cevap vermiş:
-Ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım.
Avcı olsaydı hemen kaçardım.
Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.
Hz. Süleyman bu sefer kuşu haklı bulmuş ve dervişin de kolunun aynı yerden kırılmasını emretmiş.
Bunu duyan kuş hemen itiraz etmiş:
-Sakın öyle bir şey yaptırmayın!
Hz. Süleyman şaşırmış. Kuşa seslenmiş:
-Neden itiraz ediyorsun ki?
Kuş cevap vermiş:
Şimdi siz, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar...
Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın...

Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın....

28 Ekim 2016 Cuma

O kedi buraya gelecek.

Bilim adamları farelerin alkole dayanıklılığı üzerine bir deney yapıyorlarmış.
Bir fareye bir ölçek votka enjekte etmişler. Fare bir o yana bir buyana sallandıktan sonra küt diye düşmüş ve kendinden geçmiş.
İkinci fareye viski enjekte etmişler ona da aynı şey oluş.
Üçüncü fareye ise rakı enjekte etmişler.
O da bir o yana bir bu yana sallanmış. Bilim adamları o da düşecek diye beklerken fare kafasını kaldırıp bilim adamlarına bakmış ve peltek bir şekilde bağırmaya başlamış.
''O kedi buraya gelejeeeeek!''

Daha fazla fıkra okumak için lütfen tıklayınız.


Not: Bu fıkrayı beğendiyseniz facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.

27 Ekim 2016 Perşembe

Emilen süt önemli.

İşi dolayısıyla zamanının çoğunu sürekli evinden uzakta geçiren bir adamın karısı bir gün doğum yapar.
Kadın, kocası yine başka bir şehirde olduğundan müjdeyi vermek  için adamı telefonla arar.
''Hayatım, müjde! Nur topu gibi bir oğlumuz oldu. Yalnız sütüm pek gelmediği için bir süt anne tuttum. Kadın zenci olduğu için bebeğimiz onu emmeye başlayınca teni karardı. Artık bebeğimiz bir zenci.''
Haberi alan adam çok mutlu olur ve müjdeyi vermek için hemen annesine mesaj atar.
'' Anneciğim müjde! Nur topu gibi bir torunun oldu. Yalnız süt annesi zenci olduğu için onun sütünü içen oğlum da karardı ve zenci oldu.''
Birkaç dakika sonra annesinden cevap gelir.
''Ah demek öyle haaa? Ben de seni doğurduğumda sütüm gelmemişti. O zaman seni inek sütü ile beslemiştim. Şimdi anladım neden bu kadar öküz olduğunu''


Daha fazla fıkra okumak için lütfen tıklayınız.

Amerikalıların size söylediği hiçbir şeye inanmayın.

20 Temmuz 1969'da Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, Ay'ın yüzeyine indiler. Apollo 11 astronotları bu seyahatten önceki aylarda ABD'nin batısında Ay'a benzeyen ıssız bir çölde eğitim gördüler. Bu alan pek çok Kızılderili topluluğa ev sahipliği yapıyordu; bit yerliyle astronotlar arasında geçen bir diyaloga dair şöyle bir hikaye vardır:
''Bir gün eğitim esnasında astronotlar yaşlı bir Kızılderili'yle karşılaşır. Adam orada ne yaptıklarını sorar. Astronotlar kısa süre içinde Ay'a yapılacak bir araştırma seyahatinin parçası olduklarını söyler. Yaşlı adam bunu duyunca bir an sessiz kalır, sonra astronotlardan kendisine bir iyilik yapmalarını ister.
Astronotlar ''Ne istiyorsunuz?'' diye sorar.
Yaşlı adam, ''Kabilemdeki insanlar Ay'da kutsal ruhların yaşadığına inanır. Onlara halkımdan önemli bir mesaj iletmenizi isteyecektim.''
Astronotlar ''Mesaj nedir?'' diye sorar.
Adam kendi dilinde bir şeyler mırıldanır, sonra da astronotlara bunu ezberleyene kadar tekrar etmelerini söyler.
Astronotlar ''Bu ne demek?'' diye sorar.
''Bunu size söyleyemem. Sadece bizim kabilemizle Ay ruhlarının bileceği bir sır,'' der.
Üsse geri döndüklerinde astronotlar uzun uğraşlardan sonra yerel dili konuşabilen birini bulurlar ve ondan mesajı tercüme etmelerini isterler. Ezberledikleri şeyi söyleyince çevirmen kahkahalarla gülmeye başlar. Nihayet sakinleşince, astronotlarının o kadar dikkatle ezberlediği sözlerin, ''Bu adamların size söylediği hiçbir şeye inanmayın. Topraklarınızı çalmaya geldiler.'' olduğunu söyler.''
Yuval Noah Harari'nin Hayvanlardan Tanrılara Sapiens, isimli kitabından alınmıştır.

Şeytanı Çileden Çıkaranlar....Neden beni taşlıyorsun o zaman?

Adamın biri, bir kolunu, bir kulağını ve bir gözünü kaybetmiş ve üstelik te belden aşağısı felç olduğu halde hacca gider.
Mina'da şeytan taşlamaya gittiğinde Şeytan kendisine bir insan kılığında görünür.
Adama yaklaşıp konuşmaya başlar.
-Belden aşağın felç olmuş. Nasıl oldu?
-Valla durup dururken oldu. Allah'ın işidir.
-Peki koluna ne oldu?
-O da Allah'ın işidir.
-E, kulağına ne oldu?
-O da Allahın işidir.
-Peki, ya gözüne ne oldu?
-O da Allahın işidir.
Bu cevapları duyan Şeytan daha fazla dayanamaz ve bağırmaya başlar.
-Ulan pezevenk. O zaman neden beni taşlıyorsun?

Başka bir fıkra okumak için tıklayınız.


Not: Bu fıkrayı beğendiyseniz facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.

İnönü öldü mü?

Bir gazeteci Churchill'e sormuş.
-Sör, size dünyanın en uyanık politikacısı diyorlar, bu konuda ne söyleyeceksini?
Churchil heyecanla başını soruyu soran gazeteciye çevirmiş ve konuşmaya başlamış.
-Hayırdır! İsmet İnönü öldü mü?

Başka bir fıkra okumak için tıklayınız. 

Senin Ferrarin nerede?

Yolda otostop çekerken rastladığı aynı iş yerinde çalışan bir kadını alan adam sabah trafiğinde sıkışan trafik yüzünden çok sıkılmıştı. Adam sıkıntıdan bir sigara çıkarıp yakınca kadın çok şaşırmış gibi gözlerini açarak konuşmaya başladı.
-Sen sigara mı içiyorsun?
Erkek umursamaz bir şekilde cevap verdi.
-Evet...
-Günde kaç paket içiyorsun?
-Üç paket kadar...
-İçtiğin sigaranın paketi kaç para?
-10 lira...
-Oooo! O zaman ayda 900 lira sigaraya veriyorsun. Bu da yılda 10.800 lira eder.
-Eeee? Ne olacak?
-Ne olacağını açıklayayım. Söyle bakalım, kaç yıldır sigara içiyorsun?
-Aşağı yukarı 15 yıldır...
-Sen tam bir salaksın o zaman. 15 yılda sigaraya 162.000 lira vermişsin. Eğer sigara içmeseydin ve o parayı bankaya koysaydın şimdi faiziyle birlikte o parayla bir Ferrari bile alabilirdin.
Adamın artık bu muhabbetten iyice canı iyice sıkılmıştı. Hemen karşı saldırıya geçmeye karar verdi.
-Peki o zaman. Ben de sana bir soru sorayım. Sen sigara içiyor musun?
-Hayır.
-Sen de benimle aynı yaşlardasın. Madem ki sigara içmiyorsun, nerede senin Ferrari?


Daha fazla fıkra okumak için lütfen tıklayınız. 

26 Ekim 2016 Çarşamba

Kabe kaybolmuş bizden biliyorlar.

Bir kadının iki oğlu varmış.
Bu çocukların ikisi de çok yaramaz olduklarından mahallede ne olursa olsun herkes bu ikisinden biliyormuş.
Bir gün yorgun argın eve gelen kadın mahallede bazı kişilerin top oynarken camlarını kırdıkları gerekçesiyle yine çocuklarından şikayetçi olması üzerine daha fazla dayanamamış ve bu soruna bir çare bulmaya karar vermiş.
Belki dini bazı nasihatler verirse çocuklar düzelir diye ikisini de alıp mahalledeki caminin imamına götürmüş.
İmam önce büyük kardeşi camideki odasına almış ve ''Oğlum, kıble nerede?'' diye sormuş.
Çocuktan hiçbir cevap gelmeyince bu sefer bağırarak ''Oğlum, kıble nerede?'' diye soruyu tekrarlamış.
Çocuk bunun üzerine hemen kapıyı açıp dışarı çıkmış ve kardeşini de yanına alarak kaçmaya başlamış.
Küçük kardeş içeriden gelen sesleri duymuş ancak neden kaçtıklarını tam olarak anlayamadığından kaçarken abisine; ''Abi ne oldu? Niye kaçıyoruz?'' diye sormuş.
Abisi koşmaya devam ederek cevap vermiş.
''Koş kardeşim koş. Bu sefer işler çok sakat. Kabe kaybolmuş bizden biliyorlar.''

Başka bir fıkra için tıklayınız.

25 Ekim 2016 Salı

Yahu bu gavata benziyor....

Eski zamanlarda Erzurum'a bir esnaf ilk defa satmak için dükkanına bir ayna getirtmiş.
Dükkana giren ve hayatında ilk defa ayna gören köylü bir adam aynayı görünce hemen eline almış.
Daha önce kendisini aynada hiç görmediğinde aynadaki görüntüsünü ölen kardeşi sanmış.
''Ey gidi kardeşim. Seni tekrar görmek te nasipte varmış.'' diyerek hemen aynayı satın alıp evine götürmüş.
Evdeaynaya bakıp bakıp ağlamış. Bir süre sonra da üzüntü ve yorgunluktan oturduğu divanda sım sıkı sarıldığı ve kardeşi zannettiği ayna ile uyuya kalmış.
Bu sırada komşularıyla dedikodudan gelen eşi adamı kolları arasında sımsıkı sardığı ayna ile görünce merak etmiş.
Adamı uyandırmadan usulca aynayı alıp bakınca aynada kendi resmini görmüş.
''Allah belanı versin herif! Bu karı da kim? Bir şeye de benzese bari.'' diye feryat figan ederek doğruca muhtarın yanına gitmiş.
''Muhtar! Benim adam beni bu çirkin karıyla aldatıyor. Sen bilirsin, kim bu kadın?'' diyerek aynayı muhtara uzatmış.
Muhtar aynayı alıp bakınca kendini görmüş. Bir süre görüntüsünü inceleyip ne olduğunu anlayamadığından kadına dönmüş:
''Yahu, bu kadından çok gavata benziyor.'' demiş.

Başka bir fıkra için tıklayınız.


Not: Bu fıkrayı beğendiyseniz facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.

Karadenizli Fıkrası, Fadime Fıkrası

Olur mu?

Fadime belediye otobüsüne biner ve şoföre seslenir;'' Biletim yok. Son durağa kadar gideceğim. Orada bilet alıp atsam olur mu?''
Şoför: ''Olur... Ama istersen bir de yolculara sor?''
Fadime yolculara döner ve: ''Yolcular! Biletim yok. Son durağa kadar gideceğim. Orada bilet alıp kutuya atsam olur mu?'' diye sorar.

Başka bir fıkra için tıklayınız.

Kalk Temel, kalk!... Zengin olduk.

Amerika kıtası beyazlar tarafından işgal edildiği yıllarda altın bulma davasına Temel ve Cemal de ABD'ye gitmiş. 
Uzun süre altın arayıp bulamayınca paraları bitmiş. 
İş ararken şerifin kapısındaki ilanı görürler: 
"Bir Kızılderili kafası getirin 50 dolar kazanın."
Bunu görünce hemen tüfeklerini alıp Kızılderililerin yaşadığı bölgeye hareket ederler. 
Bir dere kenarında su içen iki Kızılderili görünce hemen nişan alıp ateş ederler. 
Kızılderilinin biri ölür ancak diğeri yaralı olarak kaçmaya başlar. 
Temel ve Cemal de arkasına düşerler. 
Yaralı olmasına rağmen Kızılderili hızlı koşuyordur. 
Saatlerce takip etmelerine rağmen yakalayamazlar ve sonunda vazgeçerler. 
Yorgunluktan ölmek üzeredirler. 
Bir ağaç gölgesi bulup uzanırlar ve derin bir uykuya dönerler.
Bir müddet sonra Cemal gürültüler duyup uyanır.
Bir de ne görsün?
Yaralı Kızılderili etraflarını saran binlerce Kızılderiliye bunları gösteriyor ve bir şeyler söylüyor. Kızılderililer ise mızrak, ok, tüfek ne varsa bunlara doğrultmuş.
Cemal usulce temeli dürter ve fısıldayarak konuşur...
"Kalk, Temel, kalk! Zengin olduk!"

Başka bir fıkra için tıklayınız.

Salak Hancı.

Salak Hancı.

Çok eski yıllarda Temel bir şehirden diğerine giderken atı ölür ve yaya olarak yoluna devam etmek zorunda kalır. Yorgun bir şekilde yol üzerindeki bir han'a kendini zor atar. Hancıdan geceyi geçirecek bir oda ister. Hancı; hiç tek kişilik oda kalmadığını, iki kişilik bir oda olduğunu, bu odadaki iki yataktan birinde bir zencinin kaldığını, ama adamın çok pis olduğunu söyler. Temel mecburen kabul eder. Hancıya; sabah erkenden kendisini uyandırmasını söyler ve odaya çıkar.
Odaya girince zencinin kirli çorapları dahil eşyalarının ortaya atılmış olduğunu ve odanın çok pis koktuğunu görünce kendi kendine söylenmeye, zenciye küfürler sallamaya başlar.
Gürültüyü duyan zenci uyanır ama Temel'in kendi hakkında söylediklerini duyunca uyandığını belli etmez.
Temel'in yatıp uyumasını bekler Temelin uyuduğundan emin olunca ona bir ders olsun diye ayakkabı boyasını alıp temelin yüzünün tamamını siyaha boyar.
Sabah hancı kapıyı çalarak Temel'i uyandırır. Temel kalkar ve yüzünü yıkamak için lavaboya gider.
Aynaya bakınca söylenerek yatağına döner; ''Ulan ne salak adamlar var! Hancı benim yerime zenciyi uyandırmış!'' der ve yatar.

Başka bir fıkra için tıklayınız.

Not: Bu fıkrayı beğendiyseniz facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.

Hasta Ziyareti

Hasta Ziyareti 
Uzun süre bekar yaşamış olan bir adam sonunda evleniyor.
Yılların yoksunluğuyla her gün iki-üç defa eşiyle ilişkiye giriyor.
Kadın bir müddet sonra bundan bıkıyor ama eşine doğrudan söyleyemiyor.
İçine siyah ve oldukça muhafazakar bir iç çamaşırı giyiyor ve donuna da siyah bir kurdele bağlıyor.
Yatağa girip bu durumu gören adam merakla soruyor:

Ne oldu?

Kadın üzgün bir tavır takınarak cevap veriyor:

Hastayız....

Adam ertesi gün işten elinde bir demet çiçekle dönüyor.
Kadının karşısına geçip soyunuyor. Adamın donunda kırmızı bir kurdele ile baplanmış bir gül vardır.
Kadın şaşkınlıkla ne olduğunu anlamak için soruyor:

Bu da nedir canım?...

Adam gülümseyerek cevap veriyor:

Hasta ziyaretine geldik!

Başka bir fıkra için tıklatınız.

Marlyn Monro'nun Cezası.

Marlyn Monro'nun Cezası.

Adam ölür. Sevapları ve günahları tartılır. Adam cennete gidecektir ama az bir zaman için günahlarının cezasını çekmek için cehennemde kalması gerekmektedir. Adamı zebaniye teslim ederler. Zebani adamı alıp kalacağı yeri seçmesi için cehennemi gezdirmeye başlar. Birinci kapıyı açarlar: Burada günahkarlar kaynayan kazanlar içinde ceza çekmektedirler. İkinci kapıyı açarlar: Burada da bazı günahkarlar erimiş lavların içinde yanmaktadır. Üçüncü kapıyı açarlar: İçeride; Stalin, Hitler, Mussolini ve Abdullah Öcalan geniş bir bir yatağa girmiş Marlyn Monro ile ateşli bir şekilde şevişmektedirler. Adam başka odaya bakmaya gerek yok der ve bu odayı seçer. Adamı odaya koyarlar. Adam tam olaya dahil olmak için soyunmaya başlayınca bir zebani odaya girer ve Marlyn'i odadan çıkarır. Odanın alev püskürten vanalarını açar.
Adam şaşırmıştır. ''Hooop kardeşim! Neden kadını götürüyorsunuz!'' diye bağırır.
Zebani cevap verir: ''Bu Mrlyn'in cezasıydı. Cezası bitti.'' der.

Başka bir fıkra için tıklatınız.

Sigara molası.

Sigara molası.


Adam ölür ve sevabı-günahı tartılır. Sonuçta cehenneme gideceği tespit edilir.
Adamı bir zebani eşliğinde kalacağı bölümü seçmesi için cehenneme gönderirler. Cehennemi gezmeye başlarlar. Bir yerde kaynayan kazanlar içinde haşlananlar, bir terde lavlar içinde yananlar derken bir bölime gelirler. Burada ateş yoktur. İnsanlar göğüs hizasına kadar foseptik (kanalizasyon) çukuruna girmişler, başları yukarda ellerinde sigaralar, sigara içip muhabbet ediyorlar.
Adam ateş yok diye hemen burayı seçer. Zebani adamı çukura sokup gider. Adam tam bir sigara yakmak üzereyken zil çalar. İçeriye bir zebani girip bağırır: ''Sigara molası bitmiştir. Herkes baş aşağı dönsün!''

Erkeklerin hayatı nasıl geçer?

Erkeğin Hayatı

  Allah eşeği yarattı ve ona dedi ki:
  Sen bir eşeksin. Sabahtan akşama kadar yorulmadan, yakınmadan
Çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot yiyeceksin, az  akıllı olacaksın ve 50 yıl yaşayacaksın.
  Eşek cevap verdi:
  50 sene böyle bir hayat için çok çok fazla, lütfen bana 20 yıldan  fazla
  verme! Ve böyle oldu.
  Sonra Allah köpeği yarattı ve ona dedi ki:
  Sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların en yakın
dostu olacaksın. Geriye kalan artıkları yiyeceksin ve 25 yıl yaşayacaksın.
  Köpek cevap verdi:
  Allahım, 25 yıl böyle yaşamak çok fazla. Bana 10 yıl ver yeter. Ve  böyle
  oldu.
  Daha sonra Allah Maymunu yarattı ve dedi ki:
  Sen bir maymunsun. Ağaçtan ağaca salınacak ve bir aptal gibi
davranacaksın. İnsanları eğlendireceksin ve 20 yıl yaşayacaksın.
  Maymun cevap verdi:
  20 sene dünyanın palyaçosu olarak yaşamak çok fazla. Bana 10 seneden
fazla verme. Ve böyle oldu.
  En sonunda Allah erkeği (Adem’i) yarattı ve ona dedi ki:
  Sen bir erkeksin. Dünyada yaşayacak tek rasyonel düşünen canlı  olacaksın.
  Diğer yaratılmışlara zekanı kullanarak hükmedeceksin. Dünyayı
yöneteceksin ve 20 yıl yaşayacaksın.
  Erkek cevap verdi:
  Allahım erkek olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana eşekten artan 20
yılı,köpekten artan 15 yılı ve maymunun 10 yılını ver.
  Allah bunu kabul etti ve erkek 20 yıl erkek olarak yaşadı. Sonra  evlendi
ve 20 sene eşek olarak sabahtan akşama kadar çalıştı ve ağır yükler taşıdı.
Sonra çocukları oldu ve 15 yıl köpek gibi yaşadı, evi korudu, aileden
artanları yedi. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun olarak yaşadı. Aptal
gibi davrandı ve torunlarını eğlendirdi.


  Bu bugüne kadar böyle geldi.

Cinsel Gücü Artıran Terlik.

TERLİK 

Amerikalı bir çift, tatillerini, efsanevi Bağdat’ta geçiriyorlarmış. Küçük ve çok eski bir dükkanın önünden geçerlerken "Selamın aleyküm" diye bir ses duymuşlar.

Yaşlı dükkan sahibi "İçeri gelin, çok ilginç şeyler var" demiş. Girmişler, bir çift terlik koymuş ihtiyar önlerine.

- "Bu büyülü terlikleri giydiniz mi, bir çöl devesi kadar ateşli seks yaparsınız!" demiş.
Kadın şaşırmış, erkek şüphe ile bakmış,
- "Bir eski terlik insani nasıl bir seks çılgını yapar ki?"
-"Dene oğlum" demiş ihtiyar. Adam tereddütte kalınca da "dene, denemesi bedava." diye eklemiş. Karisi da
- "Denesene, denesene" diye üsteleyince, adam terlikleri ayağına geçirmiş.

Geçirir geçirmez de gözlerine müthiş vahşi bir ifade gelmiş, karısının hayat boyu görmediği.

Ama adam kadına bakmamış bile, direk ihtiyara koşmuş, adamı masanın üzerine yüzü koyun devirip şalvarını indirmeye çalışırken, ihtiyar

- "Dur..Dur be adam!" diye çığlık atmış,

"Dur...Terlikleri ters giydin!..."


Vali İle Fırıncının Atışması

SANA


Fahrettin Kerim Gökay, Istanbul Belediye Baskanligi zamaninda firinlari geziyormus. Kendisine, agzi oldukça bozuk bir firinci pasta ikram etmis.

Fahrettin Bey, söyle bir tadina bakmis ve sormus:
- "Himmm!... Çok güzelmis, ne kattin buna?"

Firinci pis pis siritarak yanitlamis:
- "Sana koydum efendim!"

Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almis ve devam etmis:

- "Ben de bütün firincilara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar!..."


Deli danalar neden delirir?


Deli dana neden delirir.

Bir bayan tv muhabiri(deli dana) hastalığının asil sebebini araştırmak üzere bir çiftliğe röportaja gitmiş. 
Çiftçiye selam verdikten sonra ilk sorusunu yöneltmiş: "iyi aksamlar bayım, biz burada deli dana hastalığının sebebi hakkında bilgi toplamak için bulunuyoruz. Hastalığa neyin sebep olacağına dair bir fikriniz var mi?" 
Çiftçi gözlerini muhabire dikip demiş ki:"İneklerin öküzlerle senede bir defa çiftleştiğini biliyor musunuz?" 
Bayan (utanarak) ; "Tamam bayım, bu haberin yeni bir parçası ama bu olayla deli dana hastalığı arasındaki ilişkiyi anlayamadım."
Çiftçi ; "Bayan bilir misiniz biz ineği günde 4 kere sağarız?"
Bayan: "Bayım, bu yararlı bir bilgi ama nereye varmak istiyorsunuz?" 
Çiftçi ; "Şuraya varmak istiyorum hanımefendi! Düşünün ki eşiniz günde 4 kez meme uçlarınızla oynuyor ve sizinle yılda bir defa çiftleşiyor. Siz delirmez misiniz?" 

Fıkra: Tedbirli olmayı öğrenmek lazım.

Tedbir
Kızılderililerin genç reisi 18 yaşına geldiğinde canı kadın ister. Kabilenin büyücüsüne gider, der ki:
- "Oturan Boğa kadın ister." Büyücü:
- "Oturan Boğa ormana gitsin, üzerinde delik olan bir ağaç gövdesi bulsun ve onun üstünde eğitim yapsın, hazır olunca gelsin. 15 gün sonra reis geri gelir. Der ki:
- "Oturan Boğa hazır." Büyücü de kabiledeki en güzel kızı ona verir. Reis alır kızı çadıra girer.
- "90 derece eğil" der. Kız eğilince, kıza bir tekme vurur. Kız çığlık atarak bunu niçin yaptığını sorar. Reis şöyle cevap verir:
- "Oturan Boğa akıllandı, önce yaban arılarını kontrol ediyor!" 

Fıkra: Telkin yoluyla başarının artırılması.


Telkin
Kadının başı çok ağrıyormuş. Demişler ki bir psikiatrist var. Harika tedavi ediyor. Neyse, gitmiş doktora, akşam eve gelince kocası sormuş
- "Ne oldu" diye.
- "Valla, bana telkin önerdi, bir yere oturup kafamı iki elimin arasına alıp sallana sallana 'bu kafa benim değil, bu kafa benim değil' diye tekrarlayacakmışım." Kadın 3-4 gün bu işe devam etmiş ve başağrıları tamamı ile geçmiş. Ancak bu sırada kocasında bir sorun baslamış. Adamda tık yok. Geceleri sırtını dönüp yatıyor. İlişki milişki hak getire. Sonunda kadının da ısrarı ile adam da aynı doktora gitmiş. Akşam eve gelince kadın ne oldu demiş. Adam
- "Bırak yaa demiş, bana da telkin önerdi ama ben öyle saçma şeyleri yapmam" demiş, demiş ama o günden sonra adam olmuş bir canavar. Eve gelince kadını hemen yakalayıp yatağa atıyor. Durum felaket. Neyse herkes çok memnun ama kadın da bu işin nasıl olduğunu merak ediyor. Bir gün kadın eve gelmiş. Adam
- "Hadi karıcığım demiş, sen hemen yatağa gir, ben bi banyoya gidip geleyim" demiş. Kadın gizlice adamı takip etmiş. Ne görsün. Adam banyoda klozete oturmuş, kafasını iki elinin arasına almış sallanıyor.
- "Bu karı benim değil, bu karı benim değil" 

Fıkra; Evin reisi kimdir? Masal Kitabı.

MasalAdamın biri kitapçıya gider ve tezgahtara :"Evin reisi erkektir adli kitap varmı?." diye sorar.
Tezgahtar:"Maalesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz." 

Fıkra. Çok komik. Çok kötü döverim haaa.

Dayak
Köşede müşteri bekleyen sokak kadınına yaklaşan adam :
-Kaça, diye sordu... Saatiniz kaça?
-10 Milyon lira...
-Ben onmilyon değil, tam yüzmilyon lira veririm...
-Gerçekten mi?
-Gerçekten ya... Valla veririm hemde yüzmilyon lira... Ama döverim ben ...
-Amaaaaan. Yüzmilyonu verde döv... Otele doğru yürüdükleri sırada adam yineledi :
- Bak söyleyeyim fena döverim ben ...
-Döv canım, yüzmilyonu ver de... Soyundukları sırada adam :
-Son defa söylüyorum fena döverim.
-Amaaaaan be!... Dövermiş.... Ne kadar döversin yani?
-Vallaaa parayı geri alıncaya kadar döverim... 




Not: Bu fıkrayı beğendiyseniz facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.

Temel Fıkrası, Karadeniz Fıkrası: Kafama takmıyorum.

Kafama takmıyorum.

İshal olan Temel hastahaneye gitmiş ve muayene sonucunda doktor kendisini dahiliye bölümüne sevk etmiş. Ancak evraklar karışmış ve kendisini psikiyatri bölümüne yatırmışlar. Bir müddet sonra kendisini ilk muayene eden doktor psikiyatri bölümüne bir iş için gelince Temel'i orada görünce şaşırmış. ''Yahu sen burada ne arıyorsun?'' diye sormuş. Temel; ''Bilmem ki. Beni buraya yatırdılar.'' diye cevap vermiş. Doktor merakla sormuş: Peki ishalin geçti mi? Temel umursamaz bir şekilde cevap vermiş: ''Yooo... Aynen devam ediyor....Ama artık kafama takmıyorum...''

Fıkra: Hata veya kusuru hep başkasında arama. Biraz da kendini sorgula.


Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. 
Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.
"Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla." 
O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 
40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş. 
"Hayatım bu akşam yemekte ne var?"
 Cevap yok.
Mutfağa biraz yaklaşmış. 
Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış. 
"Hayatım bu akşam yemekte ne var?" 
Gene cevap yok 
Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş.
 "Hayatım bu akşam yemekte ne var?" 
Hala cevap yok 
Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış.
"Hayatım bu akşam yemekte ne var?" 
Gene cevap alamamış. 
Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş. 
"Hayatım bu akşam yemekte ne var?" 
"Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavuk" 

Fıkra: Dedelerinizin hesabını size ödetebilirler. Dikkatli olun.


Dedenizin hesabı....


Adamın biri bir lokantanın önünden geçerken duvara asılmış bir levhada yazan yazı dikkatini çekti. ''Siz yeyin, torununuz ödesin.'' Adam gözlerine inanamamış ve içeri girerek garsona yazının doğru olup olmadığını sormuş. Garson; ''Tabii ki bey efendi. Siz yiyorsunuz, hesabı torununuz ödüyor.''
Adam bunun üzere büyükçe bir masaya oturur ve garsona menüde ne varsa hepsinden bir porsiyon getirmesini söylemiş. Garson siparişleri getirmiş ve adam da gırtlağına kadar doyacak şekilde hepsini yemiş. Garsondan sade bir kahve istemiş. Garson kahveyi getirirken beraberinde hesabı da masaya koymuş. Hesabı gören adam şaşkınlıkla; ''Kardeşim! Bu ne? Hani biz yiyorduk ve hesabı torunlarımız ödüyordu?'' Garson sakin bir şekilde cevap vermiş; ''Efendim tamamen haklısınız. Sizin hesabınızı torununuz ödeyecek. Bu dedenizin yediği yemeğin hesabı.''

Ayağınıza gelen fırsatları kullanın. Çünkü onları size Allah gönderiyor olabilir.



Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir. Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel

basmakta olduğunu haber verir. Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece 

imam, bütün ısrarlara rağmen köyü terk etmeyi reddeder ve Tanrı'nın kendisini koruyacağını

söyleyerek camide kalır. Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam çaresiz minareye 

çıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak dini 

bütün imam, Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez. Sular yükselir. 

İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır. Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı'nın 

kendisini koruyacağına inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez. Sular iyice 

yükselir.İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler, durumun 

kötü olduğunu anlatarak , imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar ederler.İmam 

helikoptere binmeyi de reddeder.Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür. 

Kendisini ahiretin kapısında melekler karşılar. Melek: 'Hoşgeldiniz, buyrun...' İmam: 'Cennete

 girmek istediğimden emin değilim..'. Melek: 'Neden?..' İmam: 'Tanrı'ya biraz kırgınım....' 

Melek: 'Ne oldu ki?..' İmam: 'Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik 

yaptım, günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Tanrı'nın beni 

kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi burdayım....' Tam bu sırada 

yukarıdan Tanrı'nın sesi duyulur. 'Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik.. Kurtarmak için 

daha ne yapacaktık? Böylesine geri zekalının benim katımda da yeri yoktur.



Not: Bu fıkrayı beğendiyseniz facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.

Terzi Fikri...

Terzi Fikri...


Kadının kocası ölüyor. 
Dul kalmak zor. 
Kadın yine bir dul olan bir marangozla evleniyor. 
Yeni bir eve yerleşiyorlar. 
Adam arızalı pencereyi hemen onarıyor. 
Kadına; ''Terzi Fikri bunu yapabilir miydi?'' diyor. 
Kadın eski kocasını hala seviyor ama bu soruya üzülmesine rağmen bir cevap vermiyor. 
Adam dolabı onarıyor; aynı soru, kapıyı onarıyor aynı soru...
Ama kadın daha ilk günden kavga çıkmasın diye cevap vermiyor.
Akşam olunca yatağa giriyorlar. 
Beraber olacaklar. 
Adam uğraşıyor, didiniyor ama işi beceremiyor. 
Adam kan ter içinde yatağa uzanıyor. 
Kadına bakıp tam ağzını açacakken kadın lafa giriyor: 
"Terzi Fikri şimdi sağ olsaydı, benim işimi bitirir, doymaz senin de işini bitirir bununla da yetinmez oturur iki de pantolon dikerdi...."

Yorum yok...

Yorum yok...

Üç tilki açlıktan bitkin bir şekilde bir köye girerler. Bunları gören köylüler başlarına toplanır. Tilkilerden birine sorarlar: Sana kızarmış tavuk verelim, yer misin? Tilki gülmeye başlar. ''Niye gülüyorusun?'' diye sorarlar. Tilki: ''Hiç bu kadar komik soru duymadım. Şaka yapıyorsunuz herhalde.'' der. Diğer tilkiye ise: ''Seni tavuk kümesine bekçi yapalım, istermisin? diye sorarlar. Tilki ağlamaya başlar. Niye ağladığını soranlara da: ''Yapmazsınız ki!'' diye cevap verir.
Sıra üçüncü tilkiye gelir. ''Sana kızarmış tavuk mu verelim yoksa kümese bekçi mi yapalım?'' derler. Tilki şoka girmiş durumda cevap verir. Yorum yok!.

Eşek rakı mı içer, su mu? Neden diye sormayın....




Yeşilaycı bir profesör bir konferans veriyor. Bir ara dinleyicilere sormuş:
"Bir eşeğin önüne iki kova koysanız. Biri su dolu, biri rakı. Hangisini içer?"
Cevabı kendi veriyor: "Tabii suyu."
Gene bitirmiyor soruyor: "Neden?"
Arkadan bir bekri söz alıyor. Yüksek sesle cevaplıyor.
"Eşekliğinden."
Atatürk bu cevaba bayılıyor. Gülüyor, gülüyor.
Bir akşam Orman çiftliğinde yanında erkanı, açık havada oturuyorlar.
Rakılarını yudumluyorlar. Biraz ilerde 15-16 yaşlarında bir çiftçi çocuk çalışıyor. Atatürk el edip, çağırıyor. Soruyor:
"Söyle çocuk: Bir eşeğin önüne iki kova koysan. Biri rakı dolu, biri su. Hangisini içer?"
Anadolu tosunu yutkunuyor. Bakıyor. Gazi Paşa Hazretlerinin ve yanındaki muhterem zevatın önünde rakı kadehleri. Devletin en büyükleri...Esas vaziyetine geçiyor:
"Rakıyı kumandanım!"
Atatürk kahkahayı basıyor. Herkes şaşkın. 
Ata onlara dönüyor. Muzip:

"Aman beyler! Neden diye sormayın!"

Yeni bir fıkra okuyun.

Müslüman olan var mı?

Müslüman Olan Var mı?


Adam elinde bir bıçak ile camiye girer:
“Ey cemaat içinizde Müslüman olan var mı?” diye bağırır.
Herkes susar. Ancak yaşlı bir amca kalkar “Ben varım” der.
Bıçaklı adam amcaya, bir dakika dışarı gelir misin diyerek koluna girer camiden çıkarlar.
Biraz ötede bağlı bir koyunun yanına gidip, “Amca; bu kurbanı kesmeme yardımcı olur musun, İslami, kurallara uygun keselim” der.
Amca koyunu kesmeye başlar.
Yaşlılık bu ya her taraf kan olur.

Amca; “Oğlum yoruldum camiye git başka birini bul” der.
Adam elinde kanlı bıçağı ile camiye girerek bağırır.
“İçinizde başka bir Müslüman var mı ?”
Yaşlı amcayı götürüp kestiğini zanneden cemaat ses çıkarmaz, ama topluca dönüp imama bakarlar.
İmam “Ne bakıyorsunuz ulan, iki rekat namaz kıldırmakla Müslüman mı olduk!” der.

Yeni fıkra okumak için tıklayınız.

Namusumu temizle.

Muayene ettikten sonra elindeki kağıtlardan yapılan tahlillerin sonuçlarını inceleyen genç doktor yaşlı kadına takılır.
-Teyze... Tahlil sonuçlarına göre sen hamilesin.
Yaşlı kadın gülümseyerek başını kaldırıp doktora bakar ve cevap verir.
-Valla oğlum deden öldü. Bana da yıllardır senden başka erkek eli değmedi. Bunu nasıl temizleyeceksen temizlersin artık.

Başka fıkralar okumak için tıklayınız.