Bu fıkrayı bir siyasetçi bir yarışma programında anlatıyordu.
Fıkrada yer isimleri ve şahıs isimleri de geçiyordu.
Ama birileri bu sadece bir fıkra demeyip alınganlık gösterir diye fıkrayı yer ismi ve şahıs ismi belirtmeden anlatacağım.
Bir Anadolu şehrimizde halk işsizlikten kırılıyormuş.
Bir araya gelip devletin şehre yatırım yapmadığından yakınmışlar.
Aralarından biri, gidip sıkıntımızı iletelim demiş.
Kabul etmişler.
Hemen valiliğe gidip vali bey ile görüşmüşler.
Vali, gelen ödenekleri şehir için en uygun şekilde harcadığını, iş imkanı yaratacak yatırım yapabilecek kadar ödenek olmadığını söylemiş.
"Bu tür yatırımları, Ankara'da hükümet planlar. Şehrinizin iktidar partisi milletvekilini buluo ona söyleyin. Belki yardımcı olur." demiş.
Bu fikir halkın aklına yatmış.
Bir heyet teşkil edip Ankara'ya göndermişler.
Heyet şehrin iktidar milletvekilini bulmuş.
Vekil misafirleri ile çok ilgilenmiş.
Onları da alıp yatırım için bakanlık bakanlık gezmiş.
Ama hiçbir yerde para yok.
Sadece bir bakanlıkta başka bir şehir için ayrılan hayvanat bahçesi yapım ödeneği bulmuşlar.
Bu ödeneği heyetin şehrine kaydırmışlar.
Heyet az da olsa bazı hemşehrileri hayvanat bahçesinde çalışır diye mutlu bir şekilde şehre dönmüş.
Halk da halinden memnun.
Nitekim hayvanat bahçesi hızla inşa edilmiş.
Hayvanlar teker teker gelmiş.
Bir süre sonra hayvanat bahçesindeki iki görilden erkek olanı kaçmış.
Tüm aramalara rağmen bulunamamış.
İşin kötüsü o sırada dişi gorilin cinsel kızgınlık dönemi gelmiş.
Çiftleşmek isteyen dişi göril erkek olmadığı için gece gündüz ağlamaya, bağırmaya, günden gine zayıflayıp süzülmeye başlamış.
Hayvanat bahçesi müdürü, veteriner, belediye başkanı filan toplanıp ne yapacaklarını görüşmeye başlamışlar.
Biri Ankara'dan erkek göril istemeyi teklif etmiş.
Ama bürokratik işlemler uzun süreceğinden o zamana kadar dişi görülün ölebileceği düşünülerek bu fikir elenmiş.
Daha birçok fikir ortaya atılmış ama hiçbiri sorunu çözecek gibi değilmiş.
O sırada tartışmaları sessiz bir şekilde takip eden hayvanat bahçesi veterineri söz almış:
"Ben bu sorunu çözerim ama lütfen beni ayıplamayın." demiş.
Millet çaresizlik içinde olduğundan "Söyle, çekinme." demişler.
Veteriner; "Madem goril bulamıyoruz, bir insan eş bulalım." demiş.
Toplantıdakiler bir an şok olmuş.
Sonra gülüşmeye başlamışlar.
Nihayetinde akıllarına yatmaya başlamış.
Peki ama bu işi kim yapacak, bunu kimse kabul etmez, hem goril çok iri, ufak tefek bir adam ona yetmez diye konuşurlarken veteriner tekrar söz istemiş.
Söz verilen veteriner; "Ben uygun birini biliyorum." demiş.
"Kim o?" diye sorduklarında da gorilin bakıcısının adını vermiş.
Bakıcıyı hemen toplantı odasına çağırmışlar.
Bakıcı içeri girince herkes bu iş için ne kadar uygun olduğunu anlamış.
Adam 2 metreye yakın, kıllı mı kıllı, kaba saba biriymiş.
Hareketlerinden biraz saf olduğu belli olan bakıcı, kendisini toplantı salonuna çağırmalarından önemli bir mesele olduğunu anlamış.
Neyse..
Bakıcıya konuyu açmışlar.
Önce biraz duraklayan bakıcı, herkesin ona mahkum olduğunu kavrar.
Bu yüzden kendini ağırdan satar.
"Olmaz!" der.
Yalvarırlar, yakarırlar, sonunda bu işi kabul ederse görev süresince bir maaş kadar para vereceklerini söylerler.
Bunun üzerine bakıcı teklifi kabul eder.
"Yalnız, bazı şartlarım var." der.
"Söyle bakalım, ne istiyorsun?" diye sorarlar.
Bakıcı ilk şart olarak parayı peşin istediğini söyler.
Müdür hemen kasadan parayı çıkarıp masanın üstüne koyar.
Bunun üzerine bakıcı; "Yalnız ben dudaktan öpüşmem!" der.
"Tamam." deyip kabul ederler.
Bakıcı teklifi kabul ettiğini söyler.
Herkes derin bir nefes alır.
Bakıcı tam kapıdan çıkacakken durur ve geriye döner.
"Benim bir şartım daha var." der.
Herkes merak içinde ona bakar.
Bakıcı ciddi bir şekilde konuşur:
"Eğer çocuk oğlan olursa ona rahmetli babamın adını vereceğim."
"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder