14 Şubat 2025 Cuma

Kadın ve Çoban

 Bir gün bir kadın kır gezisi yaparken sürüsünü otlatan bir çobana rastlar.

"Şuradaki köpek senin mi?" diye sorar.

Çoban "Evet." diye cevap verir.

Kadın "Onunla konuşmamın bir mahzuru var mı?" der.

Çoban şaşırır.

"Köpekler konuşamaz amaa.." diye mırıldanır.

Bunun üzerine kadın "Selam kuçu kuçu, nasıl gidiyor?" diye seslenir.

Çobanın fal taşı gibi açılan gözleri önünce köpek cevap verir:

"Gayet iyiyim."

Kadın : "Bu çoban senin sahibin mi?" 

Köpek: "Evet."

Kadın : "Sana iyi bakıyor mu?"

köpek : "Hem de çok iyi bakıyor. Beni her gün gezdirir, harika yemeklerle besler ve haftada bir de göle oynamaya götürür."

Kadın bu sefer de ata dönerek çobana sorar:

"Onunla da konuşabilir miyim?"

Çoban, tamam der gibi başını sallar.

Bunun üzerine kadın ata seslenir:

"Selam düldül, nasıl gidiyor?"

At cevap verir: "Çok iyi."

Çoban gördükleri ve duyduklarına inanamamakta, şok olmuş halde kadını izlemektedir.

Kadın devam eder: "Bu çoban senin sahibin mi?"

At : "Evet."

Kadın : "Sana iyi bakıyor mu?"

At : "Gayet iyi bakıyor. Beni sık sık kaşağılar ve havalar yağışlı olduğunda da ıslanmamam için beni ahıra koyar."

Kadın bu defa yan tarafta otlayan dişi eşeğe bakar.

Şok içindeki çoban kendine gelir ve panik içinde kadına seslenir:

"Sanırım eşekle de konuşmak istiyorsun. Ama seni uyarayım. O at ve köpek gibi değil. Yalancı şerefsizin teki. Şimdi sana bir sürü yalan söyler."

Uzaylı çift bir çiftliğe inmiş. Olanlara inanamayacaksınız.

Uzaylılar bir görev için dünyaya inerler.

Görevleri dünya insanları ile cinsel ilişkiye girerek sonuçlarını gözlemlemek. 

Uzaylılar Amerika'nın tenha bir kasabasında bir çiftlik evine indirmişler gemilerini. 

Çiftlik evinin kapısını çalarak kapıyı açan adama amaçlarını anlatırlar.

Adam biraz heyecanlanarak "Benim hanıma bi sorayım..." demiş.

İçeri girerek karısına "Böyle bir şey var, ne dersin?" diye sorar.

Kadın:

"Tamam, olur. Bir seferlik değişiklikten bir şey olmaz." diye cevap verir.

Uzaylılarla beraber biraz oturduktan sonra uzaylı erkekle dünyalı kadın bir odaya, uzaylı kadın ile dünyalı erkek ayrı bi odaya geçer.

Uzaylı adam Amerikalı kadını soymaya başlar.

Sonra kendisi de soyunur.

Kadın uzaylının organını görünce gülmeye başlar.

Bunu gören uzaylı şaşkın bir şekilde sorar:

"Neden gülüyorsun?"

Kadın cevap verir:

"Cinsel organın çok küçük. Bizim bebeklerinki bile daha büyük."

Uzaylı gülümser ve "Sol kulağımı çek o büyür." der.

Kadın kulağı çekince organ büyümeye başlar. 

Çektikçe de büyümeye devam eder.

Bunun üzerine kadın "Çok uzadı ama çok ince" der.

Uzaylı " O zaman sağ kulağımı çek." diye cevap verir.

Kadın uzaylının kulağını çekince organ kalınlaşmaya başlar.

Kadın istediği kalınlığa ulaşınca bırakır ve uzaylı ile beraber olurlar.

Sabah olunca kahvaltıdan sonra uzaylıları gönderen karı koca akşam yaşadıkları hakkında konuşmaya başlarlar.

Kadın "Yanlış anlama ama tek kelimeyle süperdi." der.

Adamın pek umursamadığını görünce sorar:

"Peki, senin gecen nasıl geçti?"

Adam kendinden çok emin bi şekilde cevap verir:

"Valla ne diyeyim bilemiyorum. Sen benim kıymetimi bilmiyorsun ama elin uzaylısı zevkten sabaha kadar iki kulağımı çekip durdu. Neredeyse koparacaktı."

5 Şubat 2025 Çarşamba

Köylülerle tartışmayın.

Ülkenin tanınmış genç avukatlarından biri, yaban kazı avı zamanı tüfeğini alıp araziye çıkmış.

Uçan bir kaz görünce hemen nişan alıp ateş etmiş.

Kaz vurulmuş ve döne döne inmeye başlamış.

Sonunda etrafı çitle çevirili bir araziye düşmüş.

Avukat hemen araziye girip kuşu almaya yeltenmiş.

Tam çitlerden içeri girecekken karşısına yaşlı bir köylü çıkmış.

Avukatı gören köylü bağırmış:

"Ne yapıyorsun benim arazimde?"

Avukat cevap vermiş:

"Şu yaban kazını vurdum da, almaya çalışıyorum."

Köylü kaşlarını çatmış ve:

"Olmaz, alamazsın. Arazi benim olduğuna göre, içindeki her şey gibi, kuş da benimdir." demiş.

Avukat itiraz etmiş:

"Kuşu ben vurdum ve benimdir.

Beni uğraştırma bey amca!

Ben bu ülkenin en büyük avukatlarından biriyim.

Davalık olursak mahkeme masrafı falan der, çiftliğine kadar elinden alırım bak!"

Yaşlı köylü gülmüş:

"Dur oğlum, hemen celallenme. Biz buralarda böyle küçük sorunları mahkemeyle değil, üç tekme kuralıyla çözeriz. Razı olursan bu sorunu da böyle çözelim." demiş.

Avukat, "Nedir o üç tekme kuralı?" diye sormuş.

Yaşlı köylü cevap vermiş:

"Sırayla önce biri ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki da öteki vurur.

Bu olay bir kişi pes edene kadar devam eder.

Pes eden kaybeder."

Güçlü kuvvetli olan genç. avukat ayakta zor duran yaşlı köylüyü süzmüş.

Köylü erkenden pes eder diye düşünmüş.

"Tamam..." demiş.

Bunun üzerine ihtiyar köylü:

"Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende.", demiş.

Avukat bunu da kabul edince köylü iyice gerinip avukatın kasıklarına sağlam bir tekme atmış.

Avukat,"Ugggh’ diye bağırarak acı içinde dizlerinin üzerine çökmüş.

Köylü tekrar gerilip avukatın karnına vurmuş bu sefer de.

Avukat tekmenin şiddeti ve acı sebebiyle midesinde ne var ne yok çıkarmış.

Yaşlı köylü üçüncü tekmeyi de tam kıçının ortasına yerleştirince öne doğru kapaklanmış avukat.

Önünde de köylünün ineğinin biraz evvel oraya bıraktığı ıslak tezek varmış.

Avukatın suratı taze tezeğin içine gömülmüş.

Avukat, ayağa kalkmış. Cebinden mendilini çıkarıp yüzünü gözünü silmiş.

Sonra da hırsla köylüye seslenmiş:

"Şimdi sıra bende. Hazır ol bakalım."

Yaşlı köylü gülümseyerek elini kaldırmış:

"Dur bakalım delikanlı. Senin vurmana gerek yok. Pes ediyorum. Kazı sen hak ettin. Al kazını da git." demiş.

Erkekler melek gibidir.

Bir gün ormancının biri, dalları nehrin üzerine sarkan bir ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür.

"Aman tanrım!" diye bağırdığında bir peri belirir.

"Ne diye bağırıyorsun?" der.

Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler.

Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir.

''Baltan bu muydu ?" diye sorar.

Ormancı "Hayır..." diye cevaplar.

Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar:

"Baltan bu muydu?"

Ormancı yine "Hayır..." diye cevaplar.

Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar:

"Baltan bu muydu?"

Ormancı "Evet." der.

Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir.

Ormancı mutlu bir şekilde evine döner.

Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer.

Ormancı "Aman tanrım!" diye bağırır.

Peri yine belirir ve sorar: 

"Ne diye bağırıyorsun ?"

Ormancı "Karım suya düştü..." der.

Peri suya dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte geri döner.

"Senin karın bu mu?" diye sorar.

Ormancı "Evet.." der.

Peri sinirlenmiştir.

"Yalan söylüyorsun, gerçek bu değil!" der.

Ormancı başı önünde cevap verir:

"Özür dilerim ama ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim, bu sefer belki de Catherine Zeta Jones ile geri dönecektin, ona da hayır deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin. Oysa ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur.."

Bu hikâyeden alınacak ders şudur:

Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa, bunun mutlaka iyi ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının yararı içindir. 

Rüya Tabirleri Kitabı

 Evlilik yıldönümü sabahı kadın uyanır uyanmaz kocasına seslendi:

"Kocacığım! Rüyamda ne gördüm biliyor musun? Akşam eve elinde çok güzel bir paketle geliyorsun."

Adam merakla karşılık vermiş:

"Eee?"

"Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor biliyor musun?"

"Ne çıkıyor?"

"Bir inci kolye! Sence bunun anlamı ne olabilir?"

Adam gülümsemiş.

"Bu akşam öğrenirsin sevgilim." diye cevap vermiş.

Akşam olunca adam elinde güzel bir paketle eve gelmiş.

Kadın gözlerine inanamamış ve çok heyecanlanmış.

"Kocacığım sen bir harikasın!" demiş.

Sonra da aceleyle paketi açmış.

Kutunun içinden çıkan kitabı görünce şaşkınlıkla bakakalmış.

Kitabın üzerinde şu yazıyormuş:

"Rüya tabirleri kitabı."

General Petraus: İşte Şimdi Sıçtık!

 Öğretmen, "Dersimize Amerikan tarihini gözden geçirerek başlayalım." dedi.

'Bana ya özgürlük ya da ölüm verin' "diyen politikacı kimdir?"

Öğretmen elini havaya kaldırmış, Japonya'dan gelen yabancı değişim öğrencisi parlak zekalı Küçük Hodaiki dışında, başka yerlere bakınan boş yüzlerden oluşan bir sınıf gördü:

"Patrick Henry, 1775" dedi, Hodaiki.

"Çok iyi!"

"Pekala, 'Halkın, halk tarafından, halk için yönetimine demokrasi denir' sözünü kim söyledi?"

Yine, küçük Hodaiki'den başka yanıt veren yoktu:

"Abraham Lincoln, 1863".

"Harika!"  dedi öğretmen devam ederek, "Şimdi biraz daha zorunu deneyelim..."

'Ülkenin senin için ne yapabileceğini değil, senin ülken için ne yapabileceğini sor?'

Bir kez daha, Hodaiki'nin eli havaya kalkan tek eldi ve dedi ki:

"John F. Kennedy, 1961".

Öğretmen sınıfı azarladı. "Çocuklar, kendinizden utanmalısınız, küçük Hodaiki bu ülkeden olmadığı halde tarihimiz hakkında sizden daha çok şey biliyor."

 Arka sıralardan bir fısıltı duyuldu: 

"S*keyim Japonları"

"Kim söyledi bunu? Derhal bilmek istiyorum!" dedi öğretmen.

Küçük Hodaiki elini kaldırdı,:

"General MacArthur, 1945"

O sırada arkadan bir öğrenci "Artık kusacağım" dedi.

Öğretmen etrafına bakındı ve "Tamam!  Şimdi bunu kim söyledi!?"

Yine, Küçük Hodaiki:

"George Bush Japon Başbakanına, 1991" dedi.

Öfkeli, başka bir öğrenci bağırdı, "Oh yavrum, em bunu!"

Küçük Hodaiki elini sallayarak sandalyesinden fırladı ve öğretmene bağırdı: 

"Bill Clinton Monica Lewinsky'ye 1997!"

Mafya histerisiyle biri: 

"Seni küçük bok" dedi. "Bir kelime daha edersen, seni öldürürüm."

Küçük Hodaiki çılgınca bağırdı:

"Michael Jackson, kendisine karşı tanıklık eden çocuk tanığa, 2004."

Öğretmen bayıldı.

Sınıf yerde öğretmenin etrafında toplanırken biri:

"İşte şimdi sıçtık!" dedi.

Küçük Hodaiki sessizce söylendi:

"General Petraeous, Afganistan 2010".

18 Ocak 2025 Cumartesi

Hastalığınız geçmiyorsa, kafaya takmayın.

İshal olan Temel hasta haneye gitmiş ve muayene sonucunda doktor kendisini dâhiliye bölümüne sevk etmiş. 

Ancak evraklar karışmış ve kendisini psikiyatri bölümüne yatırmışlar. 

Bir müddet sonra kendisini ilk muayene eden doktor psikiyatri bölümüne bir iş için gelince Temel'i orada görünce şaşırmış. 

"Yahu sen burada ne arıyorsun?" diye sormuş. 

Temel: "Bilmem ki. Beni buraya yatırdılar." diye cevap vermiş. 

Doktor merakla sormuş: 

"Peki, ishalin geçti mi?" 

Temel umursamaz bir şekilde cevap vermiş: 

 "Yooo... 

Aynen devam ediyor.... 

 Ama artık kafama takmıyorum..."