Bir kasabada caminin karşısında arsası olan bir adam bu arsasına yeni bir genelev binası inşa etmeye karar vermiş.
İmam ve cemaat buna şiddetle karşı çıkmış.
Ancak mal sahibi kararından vazgeçmemiş.
Bunun üzerine imam ve cemaat her gün akşam namazından sonra yarım saat boyunca topluca bu adama beddua etmeye başlamışlar.
İnşaat bitmiş ama beddua seanslarına devam etmişler.
Tam genelevin açılacağı günden bir gün önce bir yıldırım düşmüş ve genelev yanıp kül olmuş.
Bunu gören imam ve cemaat hoparlörden anons yaparak beddualarının tuttuğunu ve o akşam da şükür duası yapılacağını ilan etmiş.
Bu anonsu duyan mal sahibi imam ve cemaati dava etmiş.
İlk duruşmada cami imamı ve cemaat bu işten sorumlu olmadıklarını, bu olayın kendi duaları yüzünden olmadığını söylemişler.
Mal sahibi ise her şeyin imam ve cemaatin ettiği dua yüzünden olduğunu, onların duaları kabul edildiği için binasına yıldırım düştüğünü ısrarla tekrar etmiş.
Tüm tarafları dinleyen ve elindeki evrakları kontrol eden hakim sonunda konuşmaya başlamış.
-Açıkçası bu konuda nasıl bir karar vereceğimi bilemiyorum.
Bir tarafta duanın gücüne inanan bir genelev sahibi, diğer tarafta ise duanın gücüne inanmayan bir imam ve cemaati var demiş.
Bu bizim toplumun genel durumuna benziyor.
Dün bazı dindarlar çıkarları uğruna dini inkar ederken bu gün bazı dinsizler çıkarları uğruna senden benden dindar oldular.
Başka bir fıkra için lütfen tıklayınız.
Not: Bu fıkrayı beğendiyseniz facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder